16 Eylül 2010

“Adam” olacak kız

Sibel Alaş’ı 1993 sonbaharında bir Yonca Evcimik röportajı vesilesiyle tanıdım. Yonca Evcimik’le o röportajı yapan ben değildim. Orada vuku bulan da tokalaşmalı ve çok memnun olmalı bir tanışma değildi Sibel Alaş’la. Zira elimde dönemin kupon yüklü gazetelerinden birinin bir hafta sonu eki bulunuyordu ve o günlerde Show TV’de Karambol Show adlı programıyla popülaritesine popülarite katmakta olan Yonca Evcimik’le yapılmış bir röportajı okuyordum. Abone dönemindeki kılık kıyafetiyle postal modasını yarattığını, en büyük hobisinin Çikita ve Hipo adlı köpekleri olduğunu ve yaprak sarmasına bayıldığını açıklayan Yonca Evcimik röportajın sonunda işiyle ilgili planları sorulduğunda ise üçüncü albümünün yaz başında çıkacağını müjdeliyor ve bu yapım için vokalisti “Sibel” ile duygu yüklü şarkılar hazırladıklarını ekliyordu.

Sibel”? O da kimdi ki? Uzun zamandır yolunu gözlediğim bu yeni albüm haberine sevinmeyi bile bir kenara bırakıp ben o an tanıdığım tüm Sibel’leri teker teker aklımdan geçiriyor fakat bu Sibel’in hangisi olabileceğini çıkaramıyordum bir türlü. Yazının başında kastettiğim tanışma işte böyle bir tanışmaydı. Çıkaramamalı ve çok merak etmeli.

Başka çarem olmadığı için kendi haline bıraktığım “Sibel” odaklı merakım 1994’ün ocak ayında yayımlanan bir Gecenin Rengi programında nihayet devasını buldu. O dönem cumartesi gecelerini Kanal 6 ekranlarında Çiğdem Tunç ve Mehmet Ali Erbil’in sunuculuğunda şenlendirmekte olan bu “rating” zengini programın konuğu o akşam bir kez daha Yonca Evcimik’ti. Fakat Yonca Evcimik bu kez yanında sadece şarkılarını getirmemişti. Nitekim Çiğdem Tunç yeni albümüyle ilgili çalışmalarının nasıl gittiğini sorduğunda Yonca Evcimik yine vokalisti Sibel’in ismini zikrediyor ve bu sefer yukarıda bahsedilen röportajda yapamadığını yapıp sahneye o gizemli Sibel’i çağırıyordu. Akabinde gencecik bir kızcağız koşar adımlarla alkışlar eşliğinde sahneye çıkıyor, Çiğdem Tunç ve Yonca Evcimik’in arasındaki yerini alıyordu.

O dakikalarda benden başka kaç kişinin daha birkaç aydır demlenmekte olan merakı gideriliyordu bilemiyordum ama ben sonunda Sibel’i görmüş ve muradıma ermiştim. Lakin daha önce Aşkın Nur Yengi, Sertab Erener ve Levent Yüksel’in Sezen Aksu tarafından piyasaya gururla sunulmasına şahit olmuş olan gözlerime bu manzara ziyadesiyle tanıdık gelmekteydi. Ben bu düşüncelerle meşgulken söze giren Yonca EvcimikSon zamanlarda şarkıcıların vokalistlerini lanse etmesi moda oldu. Ben henüz kendi yerimi sağlamlaştırmaya çalışıyorum. Kimseden yardım görmemiştim. Başarılı, çalışkan ve gerçekten bir şeyler yapabilecek insanlara yardımcı olmak istiyorum. En yakınımda Sibel olduğu için ondan başladım.” şeklindeki sözleriyle o an ekranın yanlış tarafında olmam sebebiyle kendisine yöneltemediğim sorularımı farkında olmadan bir bir cevaplıyordu.

İlerleyen dakikalarda soyadının Alaş olduğunu öğreneceğim Sibel ile ilk röportajını yapmak ise hemen oracıkta Çiğdem Tunç’a kısmet oldu. Bu tek soruluk röportajda Çiğdem Tunç Sibel’e Yonca Evcimik’ten gördüğü bu destek ile neler yapmak istediğini soruyor, Sibel ise fitilinin o akşam o anlarda ateşlendiğini kabul edebileceğimiz şarkıcılık kariyerinin bu ilk röportaj sorusunu “Bu konuda şu an pek bir şey söyleyemiyorum. Şarkıcılığım henüz oturmadı. Öğrenmem gereken daha çok şey var. Fakat biz Yonca’yla evde çok güzel çalışmalar yapıyoruz ve kendimize çok güveniyoruz. Üçüncü albüme şarkı sözü ve beste olarak kendimizden bir şeyler katmak istiyoruz.” şeklinde cevaplıyordu. Böylelikle Sibel’in hem yüzünü görmüş hem de sesini duymuş oluyordum. Merakım giderilmesine gideriliyordu ama kıskançlığım da katlanıyordu bir taraftan. Zira henüz yirmili yaşlarının başında olduğunu tahmin ettiğim ve o an “prime time” müdavimi bir programda milyonlara tanıtılmakta olan bu genç kız gerçekten de şarkılarıyla Yonca Evcimik’in yeni albümünde yer alacaktı. O dünyayı uzaktan seyretmekte ve içine girmek için can atmakta olan benim gibi biri için yutulması çok zor bir lokmaydı bu, çok.

Sibel Alaş bu ilk televizyon tecrübesini o zamanların en çok dinlenen şarkılarından birini seslendirerek taçlandırdı. Kim bilir ne kadar heyecanlanarak Yonca Evcimik’in Karambol adlı şarkısını söyleyen Sibel Alaş’a Yonca Evcimik’in dansçıları eşlik ediyor, şarkının sonuna doğru bu görüntüye Yonca Evcimik de dahil oluyordu. Şarkının finalinde Sibel Alaş ve Yonca Evcimik’i bu “premier” zaferinin sevinciyle sarmaş dolaş görecek ve iki mevsim sonra Sibel Alaş ve Yonca Evcimik işbirliği cephesinde olacakların arifesinde bir süreliğine bu son resim ile idare etmek zorunda kalacaktım.

Doksanlı yılların Türk pop müziğinin en parlak ve en bereketli zamanlarını yaşadığı 1994 yazının başlarında ben de kulaklarımı kabartmış Yonca Evcimik dolaylarından bir ses bir seda beklemekteydim. Mayıs ayında piyasaya sunduğu pek havalı ve bir o kadar da başarılı 8.15 Vapuru adlı single yapım vesilesiyle adından çok söz ettirmiş, uzun kahverengi peruğunu ekranda “Hokai yamaşita kombamba kombamba” nidaları eşliğinde savura savura Abone benzeri bir saadet devri yaşamıştı Yonca Evcimik. Bu döneme eşlik eden gazete ve dergilerdeki haber ve röportajlarda ise ben hala Sibel Alaş’ın izini sürmekte ve bunda zaman zaman başarılı olmaktaydım. Bunların bir örneği Türk pop müziği ile birlikte uykusundan uyanan Hey adlı dergide karşıma çıkıyordu. Rahşan Gülşan imzalı bir haberde Yonca Evcimik’in 8.15 Vapuru ile Kıbrıs’a gidip bir konser verdiği duyuruluyor ve bu habere eşlik eden resimler Sibel Alaş’ın Yonca Evcimik klanındaki faaliyetlerine halen devam ettiğini ele veriyordu. Bunun ardından Number One adlı dergide yayımlanan bir haberde Yonca Evcimik’in yeni albümü müjdelenirken yapımın mutfağındaki söz yazarı ve bestecilerden de bahsediliyor ve artık hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde Sibel Alaş’ın da ismi anılıyordu. Böylece Sibel Alaş’ın o kış Gecenin Rengi adlı programa sırf gecenin herhangi bir rengi olmak için katılmadığını anlıyor, bir de bu sebepten ötürü Yonca Evcimik’in yeni albümünü merakla beklemeye koyuluyordum.

Temmuz sonu ile birlikte müzikmarketler nihayet Yonca Evcimik’in 1994 model albümüne kavuşuyordu. Ben de hemen olay yerine uğruyor, kutlu bir alışveriş sonrası Yonca Evcimik ’94 adlı bu albümün o kışkırtıcı kapağına baka baka eve yollanıyordum. O yıllarda kendime ritüel edindiğim üzere evin steril ortamında bir yandan albümdeki şarkıları dinlerken bir yandan da albümün kartonetini etüt etmekteydim. Mustafa Sandal, Ozan Çolakoğlu, Ercan Saatçi, Aykut Gürel, Kenan Doğulu ve Ozan Doğulu gibi isimlerin yanında bir Yonca Evcimik albümündeki şarkı künyelerinde ilk defa gözüme Yonca Evcimik’in de ismi çarpıyor, dahası ona bunda Sibel Alaş da eşlik ediyordu. İki mevsimdir yolunu gözlemekte olduğum bu albüm bir o kadar zamandır enini boyunu merak ettiğim Sibel Alaş şarkılarını da beraberinde getirmişti.

Yonca Evcimik’in o zamanlarki piyasadaki konumunun altını çizen Bandıra Bandıra ve Kıyamet Günü adlı şarkılar ile açılan albüm bir saksafon melodisiyle başlayan Tükendik adlı şarkı ile devam ediyordu. Sözlerini Yonca Evcimik’in Sibel Alaş ile birlikte yazdığı bu şarkı albümün ilk Sibel Alaş’lı şarkısıydı ve Cenker Sarp’ın bestesi, Aykut Gürel’in akustik düzenlemesiyle tüm zamanların en sevilen Yonca Evcimik şarkılarından biri olacaktı. Arsız Gönlüm adlı şarkının sözlerini ve bestesini Yonca Evcimik ve Sibel Alaş birlikte hazırlamıştı ve bu şarkıyı Yonca Evcimik’in belki de en matrak ve en alaturka şarkısı olan Boomerang takip ediyordu. Sözleri Sibel Alaş’a, bestesi Yonca Evcimik’e ait olan bu şarkıyla birlikte albümün ilk yarısı tamamlanmış oluyordu. Albümün ikinci yarısı ise Yonca Evcimik’in diğer hit adaylarının yanı sıra iki adet Sibel Alaş şarkısı içermekteydi. Sözü ve bestesi Sibel Alaş’a ait olan Anne ve Tut Elimi adlı bu şarkılar albümün öbür ucundaki Bandıra Bandıra adlı şarkının fırlamalığını ve albümün genel olarak yüksek temposunu dengeliyor gibiydi. Anlaşılan Sibel Alaş bu son derece “pop” şarkılar üzerine kurulu albümün arka planını Yonca Evcimik’in desteğiyle kendi naif tarzını yansıtan şarkılarla güçlendirmişti. Sibel Alaş’ın geri vokallerini de taşıyan ve içerdiği 12 şarkının 5’inde Sibel Alaş’ın imzası bulunan Yonca Evcimik ’94 adlı bu albüm hem Bandıra Bandıra’lı hem Tükendik’li kimliğiyle yıllar sonra Yonca Evcimik’in şarkıcılık kariyerinin en başarılı adımlarından biri olarak anılacaktı.

O yaz Yonca Evcimik ’94 adlı albüm içerdiği Sibel Alaş şarkılarıyla birlikte Türk pop piyasasında yol alırken Sibel Alaş da Yonca Evcimik’e bu yolculuğunda eşlik etmekteydi. Albümün beraberinde getirdiği rüzgarla birlikte Ege ve Akdeniz sahillerinde konserler vermekte olan Yonca Evcimik’e Sibel Alaş sahnede geri vokal olarak destek veriyor ve bir albüm şarkıcısı olmadan önceki son yazını yaşıyordu farkında olmadan. Zira o dönemde Yonca Evcimik’in menajerliğini yapmakta olan Zeki Aköz hem şarkıları hem de şarkıcılığıyla dikkat çekmeye başlayan Sibel Alaş’a tam da bu turne esnasında albüm yapma teklifinde bulunacaktı.

Derken bu fırtına dindi, 1994 sona erdi, 1995 yarılandı. O günlerde İzel aşk kokan yıldızlara hasret bir vaziyette açık denizlere doğru haykırıyor, Mirkelam ise koşar adımlarla girdiği Türk pop piyasasını her gün ve her gece meşgul etmeye devam ediyordu. Ben de bu nümayişe kendimi ziyadesiyle kaptırmış olmalıyım ki, bir gün televizyonda beliriveren bir klip beni fena halde hazırlıksız yakaladı. Sibel Alaş olduğuna yemin edebileceğim bir kızcağız Sibel Alaş’a ait olduğundan emin olduğum bir sesle içinde Mustafa Sandal’ın parmağı olduğuna kalıbımı basabileceğim bir şarkıyı söylemekte ve pek gösterişli bir klip ile ekranda salınmaktaydı.

Nitekim olan olmuş, ben kartonetlerin bu tarafındaki dünyada her şeyden habersiz yaşayıp giderken Sibel Alaş ilk albümü Adam’ı hazırlamış, paketlemiş ve hatta müzikmarketlere göndermişti bile. Bir önceki yaz Yonca Evcimik ’94 adlı albümün kartonetinde defaatle zikredilen ismi şimdi kendi albümünü süslüyordu, bu defa “sibelalaş” şeklinde. Yapımın prodüktörü Zeki Aköz, müzik yönetmeni ise Mustafa Sandal’dı ve içerdiği şarkıların çoğu sibelalaş imzalıydı. Albümün lokomotifi olan Adam adlı şarkıya Abdullah Oğuz’un çektiği Melih Çardak’lı klip ekranlardan inmek bilmiyor, radyolar Sibel Alaş şarkılarıyla şenleniyordu.

Her şey iyi hoştu da Sibel Alaş’ın albümünde Mustafa Sandal’ın ne işi vardı? Hem de müzik yönetmeni olarak. Sibel Alaş’ın bu başarılı çıkışını alkışlıyordum ama Yonca Evcimik’le arasının en iyi ihtimalle limoni olduğunu tahmin ettiğim Mustafa Sandal’ın bizim Sibel’in albümündeki varlığını açıklayamıyordum bir türlü. Çünkü 1994 yılının son günlerinde Türk pop şarkıcılarının da katılımıyla ülkenin müzik gündeminin irdelendiği Siyaset Meydanı adlı Ali Kırca programında Yonca Evcimik ’94 adlı albümün Mustafa Sandal imzalı hit şarkısı Bandıra Bandıra erotik içeriği sebep gösterilerek yerden yere vurulurken Yonca Evcimik kendisi için önemli olanın şarkının soundu olduğunu söylemiş, lakin Mustafa Sandal şarkısına yöneltilen pornografik suçlamalarını kabul etmiş ve Yonca Evcimik’in zorlamasıyla böylesine edepsiz bir şarkı ürettiğini ileri sürerek bundan çok pişman olduğunu açıklamıştı. Bunu takip eden günlerde Mustafa Sandal hızını alamayarak Yonca Evcimik’in kesinlikle bir şarkıcı olamayacağı, en iyisi gidip bale yapmaya devam etmesi gerektiği konulu demeçler vermiş, akabinde Yonca Evcimik de Mustafa Sandal’la bir daha çalışmama kararı aldığını camiaya bildirmişti.

1994 kışında Yonca Evcimik’in kendi sahnesinden feragat ederek ilk televizyon tecrübesini yaşattığı ve aynı yılın yaz aylarında yayımlanan albümünde şarkılarını seslendirdiği Sibel Alaş işte bu Mustafa Sandal ile hazırlamıştı ilk albümünü. Albümün kartonetindeki Sibel Alaş imzalı uzun teşekkür yazısında Yonca Evcimik’in ismini göremeyince ben de artık hızımı alamıyor, kendi kendime gelin güvey olmakta bir beis görmeyerek kafamda türlü türlü hikayeler kuruyordum.

Ben bunlarla meşgulken zaman durmadı, aktı, Sibel Alaş’ın hikayesi Adam’dan sonra da devam etti. Sırasıyla 1996 ve 1998 yıllarında yayımlanan Fem ve Çocuk adlı albümleri ile Sibel Alaş doksanların Türk pop müziğindeki naif yolculuğunu sürdürdü. Onu o günlerin en popüler şarkıcıları arasında tutan bu yapımlara Mustafa Sandal’ın herhangi bir katkısının olmaması, öte yandan Sibel Alaş’ın yolunun Yonca Evcimik’inkiyle de kesişmek bilmemesi kurduğum tüm denklemleri altüst ediyor, albüm kartonetlerinde görünmeyenler ekranda da belirmeyince bu bilmece çözülmüyor, çözülemiyordu bir türlü.

Çözümün bir yarısı kartonetler raflarda tozlandıktan ve yaşlar kemale erdikten sonra geldi. Yonca Evcimik’in ilk defa Sibel Alaş şarkıları seslendirdiği Yonca Evcimik ’94 adlı albümün üzerinden on yıl geçmişken 2004’te Aşka Hazır adlı Yonca Evcimik yapımı yayımlandı ve bu albümde 7/24 ve Adın Dün adlı iki Sibel Alaş şarkısı yer aldı. Yıllar sonra yeniden bir Yonca Evcimik albümünün şarkı künyelerinde Sibel Alaş’ın ismi geçiyor ve içime serin sular serpiliyordu.

Çözümün diğer yarısını ise hazır dünya artık iyice küçülmüşken, kartonetlerin ardındaki aleme ulaşmanın da türlü türlü yolu türemişken devrin nimetlerinden faydalanarak Sibel Alaş’tan bizzat talep ettim. Sibel Alaş yaptığı açıklamada Adam adlı albümünün prodüktörü olan Zeki Aköz’ün kendisine albüm yapmaya karar verdiği dönemde Mustafa Sandal’ın da menajerliğini yapmakta olduğunu ve Mustafa Sandal’ın bu albümü vücuda getiren ekibe bu sebeple dahil olduğunu belirtti. Bunun üstüne bir de Yonca Evcimik’in yeni albümünde kendi şarkılarının de yer alacağı müjdesini verdi Sibel Alaş ve böylelikle hem beni bu yıllanmış bilmeceden azat etmiş hem de “Adam” olacak kızın hikayesini oracıkta tatlı bir sona bağlamış oldu.

Kartonetlerin öteki tarafındaki asıl hikaye bizim taraftan görünenden farklı olabiliyor anlaşılan.

Söz + Müzik: Sibel Alaş + Mustafa Sandal
Düzenleme: Mustafa Sandal

4 yorum:

  1. Bir de eklemekte fayda var. "Aşka Yürek Gerek"e Türkçe sözleri Sibel Alaş yazmıştı. İlk başta Dilek Budak'a okumak nasip olmuştu, yeni bir şarkıcı için çok da başarılı bir çıkış olacaktı. Ne yazık ki Alaş'ın kankası Musti, Budak'ın önüne geçti.

    YanıtlaSil
  2. Doğru, pek hoş olmadı o hadise. Ama şarkıyı Mustafa Sandal'a veren Sibel Alaş değil, Dilek Budak'ın patronuydu. Dolayısıyla şarkının bu trafiğinde Sibel Alaş'ın bir rolü yoktu. Sibel Alaş şarkıyı bir de Mustafa Sandal'a satıp Dilek Budak'ı "satmış" değil yani.

    YanıtlaSil
  3. Ama yine de Musti'yi severim, onu da söylemek isterim :)
    En güzel şarkılarından birkaçını (mesela "Çiçek", "Meşgulüm", "Uyut Beni Büyüt Beni" gibi) gibi Sibel Alaş'a vermiştir.
    Arada kaynayan Dilek Budak oldu; gerçi onda da şarkıcıdan çok düzenleme güzeldi.

    YanıtlaSil
  4. Doksanlardaki Musti'yi ben de severim. Çocukluğunu Mustafa Sandal olmayı bekleyerek geçirmiş insanlar tanırım hatta:)

    YanıtlaSil